Kayıtlar

Ocak, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Singin' in the Rain / Yağmurda Dans / 1952

Resim
Bu film 50' lerde değil de sonsuz zaman kuşağında yapılmış bence. Hiç eskimiyor, tozlanmıyor; hep ışıl ışıl. En sıkıntılı anımızda bile olsak, izledikten sonra yüzümüze sıcak bir tebessüm konduran , neşe dolu , bize gülümsemeyi hatırlatan bir film. Diyorum ya bu dünyadan olamaz...  Sanki sonsuz bir mutluluktan bir tutam alınmış da sahnelerin içine serpiştirilmiş; Gene Kelly dans ederken yağmur olup yağmış ya da :) Eğer içinizin sıkıldığını hissediyorsanız, açın bu filmi, sıcaklığı, sempatikliği, neşesi; dansları ve şarkılarıyla sizi alsın ve rengarenk mutluluk diyarına götürsün.. Enerjisi bu kadar yüksek. Bunda oyuncuların samimi performansları, 50' li yılların kendine has büyüsü, müzikallarin eşsiz tadı ve sanat yönetimindeki titiz çalışma büyük pay sahibi. Akıllardan kazınmayan ve filme ismini veren yağmurda dans sahnesi de cabası tabii. İzlemezsen olmaz dediğim, sinema dendiğinde akla gelen ilk görüntülerden biri!

The Crow / Karga / 1994

Resim
Karanlık, kasvetli ve üzerinde alevler yükselen şehri fondaki ney sesiyle bir karganın gözüyle görürüz ve kız çocuğunun sesi şöyle der; "Bir zamanlar, insanlar birisi öldüğünde ruhunu bir karganın ölümün ülkesine taşıdığına inanırlardı. Ama bazen,çok kötü bir şey olduğunda büyük bir keder de taşınırdı ve ruh rahat edemezdi. O zaman bazen, sadece bazen karga yanlış şeyleri düzeltmek için ruhu geri getirebilirdi..." The Crow böyle etkileyici bir sahneyle başlar izledikten sonra uzun süre etkisini hisettirir insana. The crow da gerçekle sanalı ayırt etmek zor. Eric Draven in nerde başlayıp Brandon Lee nin nerde bittiğini ayırt edemiyorsunuz. Lee; Draven ın kendisi olup onunla yaşıyor, soluk alıyor, karganın geri getirdiği kederli ruhla, sapkın ve adaletsiz şehirde yanlış gidenleri düzeltmek için; adalet için geri dönüyor; Eric Draven la yaşıyor ve ölüyor... Kaderin bir oyunu mu bilinmez ancak kendisi de Eric Draven gibi nişanlısıyla evlilik hazırlıkları yaparken vuruluyor,

GET OUT / KAPAN / 2017

Resim
Get Out beni oldukça şaşırtan bir film; kendisi "Akademi" tarafından pek ciddiye alınmayan korku -gerilim türünde ve buna rağmen; En İyi Film, En İyi Aktör, En İyi Yönetmen ve En İyi Orijinal Senaryo gibi yıldızlı dallarda 2018 Oscar adayı! Bu sebeple izlerken beklentinizin önünüzde dörtnala salınması kaçınılmaz. Peki bu film beklentileri karşılıyor mu yoksa akademinin "afro-amerikanların gönlünü alalım" jokerini mi kullanıyor; burası karışık. Öncelikle başrol oyuncusu ve "En İyi Aktör" adaylarından Daniel Kaluuya' nın sadece korkunun gölgesinin dolaşmadığı, etkileyici bir oyun ortaya koyduğu performansı filmin lokomotifi diyebiliriz. Filmi izlenebilir kılan en önemli unsur ve özellikle filmin anahtar sahnelerinde göz dolduruyor. Bir diğer unsur ise müzik olsa gerek. The Shining-vari müzikler oldukça etkileyici. Bunun dışında genel olarak filmi değerlendirecek olursak; ırkçılık hakkında kör göze parmak söyleyeceklerini üzerine basa basa söyleyen

Les Misérables / Sefiller / 1935

Resim
"Bir insanın hapisten çıktıktan sonra karşılaştığı zorluklar anlatılıyor ve insanlığın yoksulluğu, sefilliğine değiniliyor" İnternet ortamından alınmış bir Sefiller romanı ana fikri yorumunu okudunuz. Elinizde kapağında "SEFİLLER" yazan bir cilt var, tamam. İçerisinde birçok sayfa ve sayfaların üzeri de yüzlerce kelimeden oluşmuş, çok güzel; bu onu bir kitap yapmaya çok yaklaştırdı:)  Peki onu bir klasik yapan neydi, bunca yıla rağmen insanı bu kadar çarpacak ne var bu kelimelerde?  Yukarıdaki birkaç cümle bunu açıklayamaz elbette les misérables 1935 , yanından bile geçemez hatta.  Victor Hugo öyle bir hikaye anlatmıştır ki hak, adalet, sistem, insan, suç, erdem, ceza ve nicesi... Herkesin alacağı dersin farklı olduğu bir öykü..  Bu sebeple o kadar sağlam bir zeminde ki bu filmin kökü, zaten izlemeden önce elinizde bir garanti var. Ancak bu kadar değil elbette. Işık ve görüntü yönetiminin kusursuzluğu bize Gregg Toland üstadı işaret ediyor, başrollerde Fred

Wuthering Heights / Uğultulu Tepeler / 1939

Resim
Uğultulu tepeler pek çok kez sinemaya uyarlanmış bir roman.. Ben ne diğer uyarlamaları izledim ne de romanı okudum. Genelde romanı okuduktan sonra filminin olduğunu öğrenir; meraklanıp heyecanlanırız ya bana bu sefer tersi oldu. Bu filmden sonra Uğultulu Tepeler romanını arıyorum kitapçılarda..  Heatcliff...  Bu uyarlamada öykünün yarıda kesildiği söyleniyor, devamındaki intikam hikayesi anlatılmamış. Fakat ben o intikam hırsını Laurence Olivier in gözlerinde gördüm zaten. Vahşi ve sert yaratılışlı "Heatcliff'' onun hırsını, sevgisini, nefretini ve aşkını izledim bir romanı okur gibi..  Karşısında da "Ben Heatcliff'im" diyebilen (aşık ile maşuk un hikayesi gibidir), sevgisiyle ruhundaki perdeleri kaldırabilen fakat toplumun dayattığı kuralları, kalıpları kıramayan; hayat dolu Cathy; Merle Oberon un tüm güzelliği ve "hissettiren" oyunculuğuyla.  Onun canlılığına rağmen Heatcliff' te daha çocukluktan gelen hırçınlık, dünyaya karşı d

Arif V 216

Resim
Cem Yılmaz' ın başrolünü oynayıp yazdığı 2004 yapımı G.O.R.A. ve 2008' de gösterime giren A.R.O.G. filmlerinden sonra, bilimkurgu ve fantastik öğeler içeren üçüncü devam filmi Arif V 216 beyazperdeye arz-ı endam etti. Biz de görev bilip izledik. İzlenimlerimi maddeler halinde sıralamak istedim; bu arada dikkat spoiler içerir: Öncelikle Cem Yılmaz' ın diğer komedi filmleri gibi sadece güldürme kaygısı olmadığı, iyi bir film ortaya çıkarıp sinemasal zevk vermek istediği ortada. Film güldürmemekle eleştirildi; fakat bu adamın istediğinde gözlerimiz yaşarana kadar güldürdüğünü tek kişilik gösterilerinden biliyoruz. Bu sebeple "gidem de gülem" kafasıyla bu filme giden gülmez, onu bir belirtelim. Filmde 60' lı yılların tevazu ve naifliğine bir saygı duruşu, dönemin büyük ustalarına selam ve birçok kült filme göndermeler mevcut. Hatta filmde en iyi işleyen yan bu olsa gerek.  Sadri Alışık ve Kerem Alışık' ı;  nam-ı diğer Turist Ömer' i karşı k

Tim Burton / Bir Gotik Çocuk

Resim
Tim Burton; çocukluğumun ve ilk gençliğimin kahramanı.. Kendinizi dışlanmış, farklı hatta ucube hissediyorsanız, onunla ve yarattığı karakterlerle özdeşleşmeniz kaçınılmaz. Kariyeri adeta bir parabol eğrisi olan bu tuhaf adamın tuhaf filmlerinde insanı çeken, kalbine dokunan acayip bir taraf var. Bu yazıda defalarca acayip - tuhaf gibi kelimeleri kullandığımı görebilirsiniz ve bu bile Tim Burton'u anlatmaya yeter bence :) Konumuza dönecek olursak, kendisini ve sıradışı filmlerinin bazılarını hatırlayalım istiyorum, böylece ben de kendi içimde geçmişe küçük bir yolculuk yapacağım sanırım. Öncelikle; Vincent / 1982 Vincent Tim Burton'un büyük hayranlık duyduğu Vincent Price'a bir saygı duruşu niteliğinde ve (kendisi ne kadar şanslı ki) hayranı olduğu büyük aktör tarafından seslendirilmiş olan stop-motion bir kısa film. (Bu duruma her zaman özenmişimdir.) Filmdeki küçük çocuk; Vincent' ı yaratırken kendisinden esinlendiği söylenir ki bunu birçok filminde göreceğ

Aile Arasında

Resim
Avrupa Yakası, bu ülkede gerçek bir başarıya ulaşmış; içerisinde çok değerli ustalar barındıran, yeni yüzler yetiştiren, birçok yetenekli ismi birarada izleme fırsatı veren; matematiği olan, zorlamadan uzak, samimi ve değerli bir sit-com dizisiydi. Gülse Birsel ismini hepimizin duymasına ve övgü toplamasına vesile oldu. Kendisi daha sonra Yalan Dünya dizisiyle yine aynı dinamikte; büyük ustaların elinin öpüldüğü yeni yetmelerin başının  okşandığı bir aile samimiyeti yakalamıştı. Geçtiğimiz günlerde vizyona giren Aile Arasında filmi de kendisinin kaleminden çıkma, benzer yolda ilerleyen bir hikaye. Oyuncuların güçlü performansları ile coşan, bayağılık ve ucuzluğa kaçmadan güldüren; "mizahi" bir film. Performans demişken; Demet Evgar ve Engin Günaydın takdire şayan.. Yüksek enerjileri hem filme hem de izleyen bizlere ışık saçıyor. Özellikle kendilerinin bulunduğu sahnelerde güldürü ve seyir keyfi oldukça yüksek. Ancak her ne kadar senaristliği ile alkış toplasa da Gü